imkan vermek ne demek?
- Olanak sağlamak. Bir işin olmasına elverişli ortamı hazırlamak.
Nasıl boş bulunup o gazeteci kızın resmini çekmesine imkân verdi?
A. İlhan - Pave the way for.
imkan tanımak
- Give smb. a show.
imkan
- Olanak.
- Yararlanılan uygun şart veya durum, olanak
- Bk. olanak
- Bk. olumsallık
- Olanak.
- Bk. olanaklılık yöneticisi
- Mümkün olmak. Olacak halde bulunmak. (Bak: Hudus) (Osmanlıca'da yazılışı: imkân)
- Possibility, chance, facility, feasibility, handle, the possible, potentiality.
- Possibility.
vermek
- Üzerinde, elinde veya yakınında olan bir şeyi birisine eriştirmek, iletmek
- Bırakmak veya bağışlamak
- Ondan bilmek, atfetmek
- Düşünce veya bilgi anlatan şeyleri başkalarına iletmek, bildirmek
- Döndürmek, çevirmek, yöneltmek
- Herhangi bir duruma yol açmak
- Eğlenceli toplantı düzenlemek, konuk çağırıp ağırlamak.
- Topluluk önünde sanatını göstermek, icra etmek.
- Verilen karşılıkla bir kimseyi söylediğine veya yaptığına pişman etmek
- Bring.