sıkı ne demek?

  1. Dar

    Ayakkabılar sıkı geldi.

  2. İyice sıkıştırılmış, doldurulmuş, tıkız, gevşek olmayan.
  3. Zorlu, güçlü ve etkili

    En sıkı ve katı bir merkeziyet sistemi, bugün diğer faaliyet merkezlerini bloke edebilir.

    B. Felek
  4. Dikkatli, titiz ve göz yummadan uygulanan

    Ankaralılarla münasebetlerinde her zaman sıkı bir ahlak ve seviye kontrolüne tabi tutuldu.

    Y. K. Karaosmanoğlu
  5. İlkelerine çok bağlı, hoşgörüsü olmayan, katı.
  6. Yoğun

    Samsun'a geldiğimi ve kendisiyle daha sıkı temasta bulunmak istediğimi bildirdim.

    Atatürk
  7. Cimri.
  8. Disiplin
  9. Sıkıca, iyice.
  10. Zorlayıcı durum

    Sıkıya gelmemek. Sıkıyı görünce kaçtı.

  11. Ağızdan dolma ateşli silahlarda, barut ve kurşunun üstünden namluya sokulup bastırılan bez ve kağıt parçaları vb. şeylerin tümü

    İlk sıkıyı babam attı.

    Samim Kocagöz
  12. Güçlü ve çabuk, hızlı

    Karabalçıklı çiftliği, kasabadan sıkı yürüyüşle bir saat çeker.

    Reşat Nuri Güntekin
  13. (en)Close.
  14. (en)Tight.
  15. (en)Firm.
  16. (en)Fast.
  17. (en)Compact.
  18. (en)Strict.
  19. (en)Clinging.
  20. (en)Close-bodied.
  21. (en)Foursquare.
  22. (en)Gross.
  23. (en)Hard.
  24. (en)Iron.
  25. (en)Rigorous.
  26. (en)Serried.
  27. (en)Strait.
  28. (en)Stringent.
  29. (en)Sure.
  30. (en)Close-fitting.
  31. (en)Careful.
  32. (en)Concerted.
  33. (en)Solid.
  34. (en)Searching.
  35. (en)Stiff.
  36. (en)Taut.
  37. (en)Tense.
  38. (en)Tightfisted.
  39. (en)Firmly driven or wedged in.
  40. (en)Severe.
  41. (en)Hurried.
  42. (en)Brisk.
  43. (en)Stingy.
  44. (en)Pressing necesstiy.
  45. (en)Dense.
  46. (en)Thick.
  47. (en)Fine.
  48. (en)Miserly.
  49. (en)Straits.
  50. (en)Trouble.
  51. (en)Difficulty.
  52. (en)Pressing.
  53. (en)Difficult.
  54. (en)Critical.
  55. (en)Forced.
  56. (en)Intense.
  57. (en)Steady.
  58. (en)Friction.
  59. (en)Hermetic.
  60. (en)Well-knit.
  61. (en)Sealed.
  62. (en)Close-fit.
  63. (en)Tight-fitting snug.
  64. (en)Austere.
  65. (en)Rigid economy.
  66. (en)Narrow.

dar

  1. İçine alacağı şeye oranla ölçüleri yetersiz olan, geniş ve bol karşıtı.
  2. Genişliği az veya yetersiz olan, ensiz
  3. Az, elverişsiz, sınırlı.
  4. Sıkıntılı
  5. Yetersiz.
  6. Güçlükle, ucu ucuna, ancak
  7. İdam mahkûmlarını asmak için dikilen direk.
  8. Yurt.
  9. Ev.
  10. Darağacı. İdama mahkum olanların asıldığı sehba.

sıkı ağızlı

  1. Gizli kalması gereken şeyleri başkasına söylemeyen, sır tutabilen ketum
  2. (en)Reticent.

sıkı ayırma kuralı

  1. (...) biçimindeki kipler mantığı çıkarım kuralı.
  2. (en)Strict detachment rule

Türetilmiş Kelimeler (bis)

sıkı ağızlısıkı ayırma kuralısıkı bağ dokusıkı bağlamaksıkı bağlantısıkı bağlısıkı basmaksıkı çalışmaksıkı denetimsıkı disiplinsıksık ağaçlısık ağaçlıksık bağ dokususık çimen parçası
Yorumunuzu ve bilginizi paylaşın