dar ne demek?
- İçine alacağı şeye oranla ölçüleri yetersiz olan, geniş ve bol karşıtı.
Bütün gece eski kentin dar sokaklarında dolaştım.
A. Ağaoğlu - Genişliği az veya yetersiz olan, ensiz
Sahilleri kucaklayan tatlı meltemler, bu mahallenin dar sokaklarından geçmiyordu.
S. Derviş - Az, elverişsiz, sınırlı.
Dar ve alıştığımız çerçeve içinden çıkmak bizi şaşırtacağı için onu istemeyiz.
A. H. Çelebi - Sıkıntılı
Dar bir gün gelmiş birinden üç beş kuruş almışım, ne çıkar!
M. Ş. Esendal - Yetersiz.
Bazıları mefkûrenin enginliğini ve azametini tamamıyla kavrayamayacak derecede dardırlar.
Y. K. Karaosmanoğlu - Güçlükle, ucu ucuna, ancak
En sonra, pek çok sıkılan çocukların zoru ile, akşam altı postasına dar yetiştiler.
M. Ş. Esendal - İdam mahkûmlarını asmak için dikilen direk.
- Yurt.
- Ev.
- Darağacı. İdama mahkum olanların asıldığı sehba.
- Sahib, malik, tutan (manasındadır.) Mesela: Bayrakdar $ : Bayrak tutan. (Osmanlıca'da yazılışı: dâr)
- (C.: Dura-Duru) Davar emziği.DAR' : Men'etmek, engel olmak.
- Defense Acquisition Regulations.
- Daughters of the American Revolution.
- Deutscher Akkreditierungsrat.
- Narrow.
- Tight.
- Constricted.
- Close-bodied.
- Clinging.
- Exiguous.
- Parochial.
- Poky.
- Snug.
- Strait.
- Stringent.
- Narrowly.
- Close-fitting.
- Restricted.
- Shallow.
- Cramped.
- Scant.
- Scanty.
- Short.
- Limited.
- Barely.
- Difficult.
- Close.
- Close fitting.
- Local.
- Spare.
- Tight / adj adv / sıkı , gergin ; su geçirmeyen.
- Trews.
- Digital Audio Radio.
- Dial-a-ride: see 'demand responsive.
- House, household, realm.
- [From Hindi /dar/, with initial /d-/ in Mandarin Chinese /dai/ ] stripe -- marking of a different color or texture from the background.
- Door, gate.
- Book.
- Acute.
- Daughters of the American Revolution Amerika'da milliyetçi ve tutucu bir kadın derneği.
dar açı
- Ölçüsü 90 dereceden küçük olan açı.
- Ölçüsü 90° den küçük olan açı.
- Acute angle.
- Angle aigu
- Acutos
dar açılı ışıklık
- Bkz. toplayıcı ışıklık.