sükunete davet etmek ne demek?
- Call for restraint.
call
- Aramak
- Telefon etmek, telefonda konuşmak
- Bağırmak, seslenmek, çağırmak
- Isimlendirmek, hitap etmek
- Söylemek, farzetmek
- Ziyaret etmek, uyandırmak
- Çağrıda bulunmak, haber vermek (kongre, toplantı)
- Bağırma, çağırma, bağırış, haykırma
- Ötüş ötme (kuş)
- Boru (avcılıkta)
sükunet
- Durgunluk, dinginlik, hareketsizlik, sessizlik
- Huzur, rahat
- Dinme, yatışma.
- Vakarlılık, ciddiyet. (Osmanlıca'da yazılışı: sükûnet)
- Peace, quiet, repose, tranquility, tranquillity, hush, languor, lull, placidity, quiescence, quietness, quietude, serenity, still.
sükunetgah
- Dinlenme yeri. (Osmanlıca'da yazılışı: sükûnetgâh)
davet
- Çağrı, çağırma.
- Yemekli toplantı
- Bk. çağrı
- Çağırı. îcâba ~ önermeye çağırı.
- Çağırma. Ziyafet. Dua. (Osmanlıca'da yazılışı: da'vet)
- Bk. anımsama
- Invitation.
- Party.
- Call.
- Entertainment.
etmek
- Bir işi yapmak
- Bir durumu ortaya çıkarmak.
- "İyi, kötü" zarflarıyla birlikte davranmak.
- Bulmak, erişmek
- Birini bir şeyden yoksun bırakmak.
- Herhangi bir değerde olmak
- Vermek.
- Eşit değer kazanmak.
- Step.
- Say.