call ne demek?
- Aramak
- Telefon etmek, telefonda konuşmak
- Bağırmak, seslenmek, çağırmak
- Isimlendirmek, hitap etmek
- Söylemek, farzetmek
- Ziyaret etmek, uyandırmak
- Çağrıda bulunmak, haber vermek (kongre, toplantı)
- Bağırma, çağırma, bağırış, haykırma
I heard a call for help. / Birinin "İmdat!" diye bağırdığını duydum.
- Ötüş ötme (kuş)
- Boru (avcılıkta)
- Boru sesi
- Kısa ziyaret, kapıdan uğrama
They paid me a call. / Beni ziyaret ettiler.
- Celp, davet, çağrı
- Lüzum, ihtiyaç
There was no call for you to do that. / Onu yapmanın hiç gereği yoktu.
- Hak iddia etme, talep etme
We don't get any calls for that anymore. / Artık kimse onu talep etmiyor.
- Yoklama
- Davet etmek, ilân etmek
- Bağırarak ilgi çekmek
aramak
- Birini veya bir şeyi bulmaya çalışmak
- Araştırmak, yoklamak.
- Ziyarete, hatır sormaya gitmek
- Bir şeyin yokluğunu duyarak geri gelmesini istemek, özlemek
- Önem verip istemek.
- Şart koşulmak.
- Look for.
- Search for.
- Search.
- Seek.
call a cab
- Taksi çağırmak
call a doctor
- Doktor çağırın.