şeyini ağzına vermek ne demek?
- Give smb. head.
give
- Göstermek
- Esnemek
- Esneklik
- (gave, given) vermek, hediye etmek, hibe etmek
- Devretmek
- Tayin etmek
- Baskı altında eğilmek veya çökmek
- Bel vermek
- Çekilmek
- Erimek, erimeye yüz tutmak
şeyi
- Bk. nesnel
şey
- Madde, eşya, söz, olay, iş, durum vb.nin yerine kullanılan, genellikle belirsiz anlamda söylenen bir söz. Kararsızlık ifade biçimi.
- Nesne, madde
- Kararsızlık durumunda muhtelif sorulara cevap için tercih edilen bir ifade biçimi.
- (Günlük dilde) Herhangi bir düşünce konusunu göstermeğe yarayan belirsiz terim. (Felsefede) 1- Düşünen bilincin konusu olabilen, gerçekte var olmayıp da yalnızca düşünülmüş olan herşey. Bu anlamda: düşünce nesnesi = ens rationis. 2- Kişiye karşıt olarak: Bilinçten yoksun varlık. 3- Gerçek olan, bilincin dışında, kendi başına var olan tek nesne (ens reale). Böyle bir var olan, tek nesne olarak niteliklerin taşıyıcısı töz diye de anlaşılır. 4- Duyularla kavranabilen cisimsel nesne.
- Bk. nesne
- Stuff.
- Object.
- Matter.
- Article.
- Affair.
vermek
- Üzerinde, elinde veya yakınında olan bir şeyi birisine eriştirmek, iletmek
- Bırakmak veya bağışlamak
- Ondan bilmek, atfetmek
- Düşünce veya bilgi anlatan şeyleri başkalarına iletmek, bildirmek
- Döndürmek, çevirmek, yöneltmek
- Herhangi bir duruma yol açmak
- Eğlenceli toplantı düzenlemek, konuk çağırıp ağırlamak.
- Topluluk önünde sanatını göstermek, icra etmek.
- Verilen karşılıkla bir kimseyi söylediğine veya yaptığına pişman etmek
- Bring.
Türetilmiş Kelimeler (bis)
şeyişeyşeyatinşeybşeybanşeybeşeairşeairi islamiyeşeametşebşebabağzına almakağzına bakakalmakağzına baktırmakağzına beslenmişağzına bir kemik atmakağzına bir parmak bal çalmakağzına bir zeytin verir, altına tulum tutarağzına burnuna bulaştırmakağzına düşmekağzına etmekağzı açıkağzı açık ayran delisiağzı açık kalmaağzı açık kalmakağzı açık kalmış