zılgıt vermek ne demek?
- Korkutmak, çıkışmak, azarlamak, gözdağı vermek.
Şehrin büyükleri otelciye adamakıllı bir zılgıt vermişler.
Reşat Nuri Güntekin
zılgıt yemek
- Azar işitmek.
To be told off, to get a rocket, to get a rap on/over the knuckles, to be hauled over the coals.
zılgıt
- Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin bazı yerlerinde genellikle düğünlerde eğlenmek amacıyla dili ağız içinde değişik bir biçimde oynatarak ahenkli bir ses çıkarma
- Korkutma, çıkışma, gözdağı, azarlama.
Scolding.
Dressing down.
Severe tongue-lashing.
Roasting.
Stick.
vermek
- Üzerinde, elinde veya yakınında olan bir şeyi birisine eriştirmek, iletmek
- Bırakmak veya bağışlamak
- Ondan bilmek, atfetmek
- Düşünce veya bilgi anlatan şeyleri başkalarına iletmek, bildirmek
- Döndürmek, çevirmek, yöneltmek
- Herhangi bir duruma yol açmak
- Eğlenceli toplantı düzenlemek, konuk çağırıp ağırlamak.
- Topluluk önünde sanatını göstermek, icra etmek.
- Verilen karşılıkla bir kimseyi söylediğine veya yaptığına pişman etmek
Bring.