zılgıt yemek ne demek?
- Azar işitmek.
Dün akşam benden yediği zılgıttan adamakıllı afallamış görünüyordu.
Reşat Nuri Güntekin To be told off, to get a rocket, to get a rap on/over the knuckles, to be hauled over the coals.
azar
- Paylama.
- Çıkışma.
- (Özr. C.) Özürler, maniler, bahaneler, engeller. (Osmanlıca'da yazılışı: a'zar)
- İncitme. Tazib. Kırılma. Tekdir. Zulüm. Ukubet.
Rebuke.
Reproach.
Reproof.
Scolding.
Talking-to.
Blame.
zılgıt vermek
- Korkutmak, çıkışmak, azarlamak, gözdağı vermek.
zılgıt
- Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin bazı yerlerinde genellikle düğünlerde eğlenmek amacıyla dili ağız içinde değişik bir biçimde oynatarak ahenkli bir ses çıkarma
- Korkutma, çıkışma, gözdağı, azarlama.
Scolding.
Dressing down.
Severe tongue-lashing.
Roasting.
Stick.
yemek
- Yeme, karın doyurma işi
- Yenmek için pişirilip hazırlanmış yiyecek, aş, taam.
- Günün belli saatlerinde yenilen besin
- Konuklara yiyecek verilerek yapılan ağırlama
- Ağızda çiğneyerek yutmak
- Aşındırmak, kemirmek, oymak, delmek
- Isırmak.
- Batmak, çizmek, kaşındırmak, dalamak.
- Hoşa gitmeyen kötü bir duruma uğramak, tutulmak
- Hakkı olmayan ve kendisine yasak edilmiş bulunan bir şeyi kabul etmek.