tıkanık ne demek?
- Tıkanmış olan
Her adımın bir merdiven basamağındaki boğuk ve tıkanık gürültüsü kulağında sonu gelmeyen bir akisle uzuyordu.
P. Safa - Konuşmama durumu
Hasan durgun, tıkanıktı: Susuyor, susuyordu.
R. H. Karay - Stopped up.
- Chokeed.
- Congested.
- Choked.
- Stopped.
- Obstructed.
- Clogged.
- Stuffed.
- Blocked.
- Tamped.
- Shut.
- Jammed.
- Suffocated.
- Stuck.
- Restricted.
tıkanmış
- Tight
tıkanıklık
- Tıkanık olma, iyi işleyememe durumu.
- Soluğun kesilir gibi olması.
- Being choked up.
- Stoppage.
- Blockage.
- Deadlock.
- Bottleneck.
- Hold-up.
- Tie-up.
- Congestion.
tıkanıklıkları açan sıvı
- Alkahest.