surat ne demek?
- Yüz (II)
Neredense, suratına bir de sinek musallat olmuştu.
A. İlhan - Somurtkanlık, asık yüzlülük.
- Soğuk davranma
Ne vurdumduymaz misafirdi bunlar, ne surattan anlıyorlardı ne rumuzdan ne kinayeden.
H. R. Gürpınar - Face.
- Countenance.
- Mien.
- Court card.
- Dial.
- Kisser.
- Phiz.
- Puss.
- Snoot.
- Mug yüz.
- Çehre.
- Sour face.
- Angry look.
- Face (used deragatorily.
- Sulkiness.
- Mush.
- Visage.
- Consciousness.
- The hearing power of the Soul This term was formerly used in this teaching to refer to the spirit.
- Monkey-like creature with a long prehensile tail and bat-like wings, sometimes kept as pets within the Clans Also a Clan epithet.
yüz
- Yüzey, satıh.
- Başta, alın, göz, burun, ağız, yanak ve çenenin bulunduğu ön bölüm, sima, çehre, surat
- Kere, kat vb. kelimeler ile birlikte kullanılarak yapılan işin çokluğunu abartılı bir biçimde anlatan söz
- Doksan dokuzdan sonra gelen sayının adı.
- Bu sayıyı gösteren 100, C rakamlarının adı.
- Bir şeyin görünen bölümünde kullanılan kumaş.
- On kere on, doksan dokuzdan bir artık.
- Kesici araçlarda keskin kenar.
- Bir kumaşın dikiş sırasında dışa getirilen gösterişli bölümü.
- Yorgana ve yastığa geçirilen kılıf.
surat asma
- Making face, pout, lour, lower, mouth.
surat asmak
- Kaşlarını çatıp yüzüne küskün bir anlam vermek.
- Kaşlarını çatıp yüzüne küskün veya dargın bir anlam vermek, somurtmak: Babam biraz surat astı ama anam katıldı gülmekten. -F. R. Atay.
- Make face, frown, have the pouts, pout, sour, lour, lower, sulk.