sağlamak ne demek?
- Bir işin olması için gerekli durumu, şartları hazırlamak, temin etmek
Biz bu ihtiyara son günlerinde hiç aklından geçirmediği bir saadet sağladık.
H. Taner - Elde etmek, sahip olmak
... o sevimli yavru hâliyle sağladığı sempatinin büyük bir kısmını yitirmişti.
Y. N. Nayır - Bir işlemin doğruluğunu ortaya koymak.
- Öndeki aracın sağından ilerleyerek önüne geçmek.
- Tekeffül etmek.
- Ensure.
- Supply.
- Find.
- Accommodate.
- Accommodate smb.
- With.
- Maintain.
- Make.
- Assure.
- Carry.
- Cater.
- Cater for.
- Come in.
- Derive.
- Extract.
- Fend for.
- Fix up.
- Furnish.
- Get out of.
- Implement.
- Keep.
- Lay in.
- Lay on.
- Obtain.
- Procure.
- Provide.
- Administer.
- Allow.
- Extend.
- Gain.
- Reap.
- Return.
- Secure.
- To provide.
- To procure.
- To secure to get.
- To find.
- To gain.
- To obtain.
- To achieve.
- To win.
- To bring sth about.
- To ensure.
- To guarantee.
- Elicit.
- To procure labour.
- Make for.
- Purvey.
- Rustle up.
- Satisfy.
- Send.
- Tell.
- Warran.
- Enlist.
sağlama
- Sağlamak işi.
- Bir problemin çözümü veya bir hesabın doğruluğunu denetlemek için yapılan kontrol işlemi, mizan.
- Tekeffül.
- Checking.
- Providing.
- Provision.
- Supply.
- Accommodation.
- Proof.
- Enlistment.
sağlama almak
- Secure, make sure, assure, ensure, play it safe, underwrite, batten, entrench, insure, intrench, skid.