kıran ne demek?
- Kırma işini yapan (kimse).
- Bir topluluğun ve özellikle hayvanların büyük bir bölümünü yok eden hastalık veya başka sebep, ölet, afet
Kıranları ve zelzeleleri, feyezanları ve harpleri görmüşlerdir.
S. F. Abasıyanık - Kıyı, kenar, çevre, uç.
- Dağ sırtı, tepe, bayır.
- Kıraç toprak.
- Birbirine paralel olarak uzanan iki akarsu arasında kalmış dağ sırtı.
- Çevre, kıyı, kenar.
- Ufuk.
- Tepe, yamaç, bayır.
- (C.: Kıranat) Yakınlık, mukarenet.
- Breaking.
- Destructive.
- Epidemic.
- Murrain ölet.
- Afet.
- Murrain.
- Pestilence.
kıran borcu bağışı
- Doğal kırana uğrayan yörelerde yaşayanlara, devlet elindeki doğal kıran akçesinden sağlanan yardımlardan doğan borçların, olağanüstü koşullar göz önünde tutularak devletçe borçlulara bağışlanması.
kıran girmek
- Kısa bir zaman içinde çok sayıda ölmek.