ensesinde boza pişirmek ne demek?
- Birini çok üzmek, tedirgin etmek.
- 1) ısıtmak, kızgın duruma getirmek: Güneş, bütün gün enselerinde boza pişirmiş, vücutlarının teri mintanlarının üstüne çıkmıştı. -H. Taner. 2) birini çok üzmek, tedirgin etmek: İhtiyarlık kepaze şey... Şimdi çocuk evde ensemde boza pişiriyor. -R. N. Güntekin. 3) birini bir işi yapıp bitirmesi için sürekli sıkıştırmak.
- To keep a tight rein on.
ensesine binmek
- Birine bir işi yaptırmak için sürekli baskı altında bulundurmak.
ensesine yapışmak
- Yakalayıp sıkıştırmak: Polisler ikametgâhsız diye ensene yapışırlar, seni deliğe tıkarlar. -Y. K. Beyatlı.
boza
- Arpa, darı, mısır, buğday vb. tahılların hamurunun ekşitilmesiyle yapılan koyuca, tatlı veya mayhoş içecek.
- Boza.
- An acidulated fermented drink of the Arabs and Egyptians, made from millet seed and various astringent substances; also, an intoxicating beverage made from hemp seed, darnel meal, and water.
- Beverage made of slightly fermented millet.
pişirmek
- Bir besin maddesini gerektiği kadar ısıda tutarak yenebilecek bir duruma getirmek
- Isı etkisiyle belirli bir kullanıma elverişli duruma getirmek.
- Çalışarak öğrenmek.
- Olgunlaştırmak
- Bunaltacak kadar ısıtmak, yakmak.
- To cook.
- To cause to mature.
- To cause a rash.
- To learn well.
- To irritate the skin.