pişirmek ne demek?
- Bir besin maddesini gerektiği kadar ısıda tutarak yenebilecek bir duruma getirmek
Kahvesini de pekâlâ kendi pişirebilecekken eşinin önüne getirmesini bekler.
H. Taner - Isı etkisiyle belirli bir kullanıma elverişli duruma getirmek.
- Çalışarak öğrenmek.
- Olgunlaştırmak
Feleğin nice cevir ve mihneti, nice aldanışlar, nice hayal ve ümit kırılışları beni pişirmeye kâfi gelmedi.
Y. K. Karaosmanoğlu - Bunaltacak kadar ısıtmak, yakmak.
- To cook.
- To cause to mature.
- To cause a rash.
- To learn well.
- To irritate the skin.
- To mature.
- To ripen.
- To fire.
- To learn sth well.
- Prepare.
- Cook.
pişirme
- Pişirmek işi.
- Arpa, mısır ve patates gibi bazı yemlerin kimyasal ve/veya fiziksel özelliklerini değiştirmek veya sterilize etmek amacıyla sulu ortamda ısıtma işlemi.
- Boyalan, metal yüzeye sürüldükten sonra uygun sıcaklıkta tutup, kurumaları için ısıtma işlemi.
- Baking.
- Pan boiling.
- Strike.
- Kier boiling.
- Cooking.
- Cuisson
pişirme çözeltisi
- Kier boiling liquor, kiering liquor, scouring liquor.