ebediyete intikal etmek ne demek?
- Ölmek
ölmek
- Yaşamaz olmak, hayatı sona ermek, can vermek.
- Bitki, solmak.
- Bazı sebeplerle çok sıkıntı veya acı çekmek.
- Değerini, geçerliğini, gücünü yitirmek, kullanılmamak.
Kick the bucket.
Belly up.
Go belly up.
Bite the dust.
Hand in one's checks.
Hand in one's chips.
ebediyet
- Sonsuzluk, ölümsüzlük, ebedilik.
Eternity.
Endlessness
ebediyen
- Sonsuz olarak, sonsuzluğa kadar
- Hiçbir zaman
Eternally.
Forever.
For ever.
In perpetuity.
To perpetuity.
For perpetuity.
For evermore.
Ad infinitum.
intikal
- Bir yerden başka bir yere geçme, geçiş.
- Anlama, kavrama
- Miras olarak babadan oğla kalma.
- Öteleme.
- Geçişim.
- Bk. çıkarsama
- Geçiş.
- Bir yerden bir yere nakletmek. Tebdil-i mekan etmek.
Transmission.
Transition.
etmek
- Bir işi yapmak
- Bir durumu ortaya çıkarmak.
- "İyi, kötü" zarflarıyla birlikte davranmak.
- Bulmak, erişmek
- Birini bir şeyden yoksun bırakmak.
- Herhangi bir değerde olmak
- Vermek.
- Eşit değer kazanmak.
Step.
Say.