burma ne demek?
- Burmak işi.
Ani bir diş ağrısı gibi, manevi bir sancı ruhumu burmaya başladı.
Hüseyin Cahit Yalçın - Sarığıburma tatlısının bir adı.
- Burularak yapılmış bilezik.
- Burulmuş, burularak yapılmış, kıvrılmış
Yoksa, ben hiç de aptal, tutsak ruhlu, herhangi maskara herifin burma bıyıklarına hayran olan dişilerden değilim.
H. E. Adıvar - Hadım etme, iğdiş etme.
- Musluk.
- Eğrilmek için bükülmüş yün.
- Yaşken burularak kurutulan ot.
Arabacılık, sararsın burmayı, çalarsın kamçıyı, haylarsın hayvanı geçer gidersin.
Ahmet Rasim - Birmanya
- (halk ağzında) kuru incir.
- Twisting.
- Burma.
- Mountainous republic in southeastern Asia on the Bay of Bengal; 'much opium is grown in Myanmar'.
burmak
- Bir şeyi iki ucundan tutup ekseni çevresinde çevirerek bükmek
- Hadım etmek, iğdiş etmek.
- Ağza kekre tat vermek.
- Mide, bağırsak sancımak.
- Üzmek, sıkıntı vermek
- To twist.
- To screw.
- To wring.
- To castrate.
- To give one's mouth acrid taste.
burma akıntı
- Akış çizgisi akıntı eksenine koşut kalmayan akıntı.
- Turbulent flow.
- Turbulente Strömung
- Courant turbulent
burma kadayıf
- Shredded wheat dessert with pistachio filling