akın ne demek?
- Kalabalık bir şeyin arkası kesilmeyen bir geliş durumunda olması.
Adayı bir rençper akını doldurmuştu.
S. F. Abasıyanık - Düşman topraklarına tedirgin etme, yıldırma, çapul gibi amaçlarla toplu olarak yapılan baskın.
Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik / Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik
Y. K. Beyatlı - Gol atmak veya sayı yapmak amacıyla karşı takımın sahasına doğru genellikle topluca girişilen hücum.
- Sayı yapmak üzere karşı takım kalesine doğru genellikle topluca girişilen eylem.
- Bir şeyin yoğun bir halde gelişi ya da gidişi
Açar bir altın anahtarla rûh ufuklarını / Hemen yayılmaya başlar sadâ ve nûr akını.
Y. Kemal - Kazak-Kırgız Türklerinin saz şairlerine verdiği ad.
- Beyaz tenli olanlar güzel sayılsa da gerçek güzellik ve şirinlik esmerlerdedir.
- Her engeli aşan, güçlüklerden yılmayan, hızlı hareket kabiliyetine sahip.
- Kalabalık bir şeyin arkası kesilmeyen bir geliş durumunda olması.
- Çevik hareketlerle düşman üstüne yürüme.
- Ekin, harmandan alınan buğday.
- Yağma, çapul, at.
- Raid.
- Foray.
- Rush.
- Afflux.
- Exodus.
- Flow.
- Incursion.
- Inflow.
- Influent.
- Influx.
- Inroad.
- Inrush.
- Invasion.
- Irruption.
- Razzia.
- Spate.
- Inroads.
- Tide.
- Assault.
- Storm.
- Attack.
akın akın
- Arkası kesilmeyen kalabalık öbekler durumunda
- Rushing and surging in grounds.
- In crowds
akın bölgesi
- Bir takımın akın yaptığı çemberin altında, dip çizgisiyle orta çizgi arasında kalan alan.
- Front court.