ağır ne demek?
- Tartıda çok çeken, hafif karşıtı.
Kurşun, ağır bir madendir. Taş yerinde ağırdır.
- Çapı, boyutları büyük.
Ağır top.
- Yavaş
Adam ağır adımlarla gelip masanın başına geçiyor.
E. M. Karakurt - Yoğun
Evin sofasına girer girmez kendisini ağır bir duman karşıladı.
A. Sayar - Fiziksel nedenlerden dolayı güç işiten (kulak)
- Değeri çok olan, gösterişli
Ağır kıyafeti ile muhite uymayan Canan'ın yanında, ne kadar rahat ve sadeydi.
M. C. Kuntay - Ciddi
İlkokul öğretmenim çok ciddi bir adamdı
- Ağırbaşlı
Bu, on dokuz yaşında ufak tefek bir kızdı fakat otuz yaşındaki bir insandan daha ağırdı.
H. E. Adıvar - Çetin, güç
Denizcilik tarihinin en ağır sorumluluklarından birini üzerine alıyordu.
F. F. Tülbentçi - Keskin, boğucu (koku)
Bu koku, en hafif rüzgârla burnu kuvvetli bir adama uzaktan kendini hissettirecek kadar ağırdır.
F. R. Atay - Kısık, alçak
Ağaya pek duyurmak istemeyen ağır bir sesle kulağıma eğildi.
O. C. Kaygılı - Tehlikeli, korkulu, vahim.
- Sıkıntı veren, bunaltıcı.
- Dokunaklı, insanın gücüne giden, kırıcı
Kızmıştım, Keziban'a söylenecek şöyle ağır bir söz arıyordum.
N. Ataç - Yavaş bir biçimde
Cüneyt Bey sözlerini tartıyormuş gibi ağır söylüyordu.
E. İ. Benice - Sindirimi zor (yiyecek)
Dün gece yediğimiz yemek çok ağırdı.
- Ağır sıklet
Yıllarca ağırda güreşti.
- Hafif olmayan.
- Miktarca çok olan.
- Ağır asitler: Sülfürik, Hidroklorik ve Nitrik asitler gibi büyük miktarlarda kullanılan.
- Ağır Kimyasal maddeler: Klor alkali, sülfürik ve nitrik asitler gibi büyük miktarda üretilen kimyasal maddeler.
- Ağır Hidrojen: bk. döteryum (D).
- Ağır Metal: bağıl yoğunluğu 4'den büyük olan ve periyodik çizelgenin alt yarısında yer alan metaller.
- Ağır Spar: Barit (BaSO4).
- Ağır Su: Döteryum oksit (D2O).
- Heavy.
- Heavyweight.
- Hard.
- Weighty.
- Serious.
- Severe.
- Dignified.
- Slow.
- Dull.
- Not fast.
- Slow moving.
- Lazy.
- Strong.
- Indigestible.
- Unwholesome.
- Oppressive.
- Repressive.
- Sharp.
- Foul.
- Serious minded.
- Arduous.
- Back-breaking.
- Bovine.
- Burdensome.
- Deliberate.
- Desperate.
- Drudge.
- Drudgery.
- Grave.
- Grievous.
- Hulking.
- Nasty.
- Onerous.
- Ponderous.
- Rich.
- Slack.
- Sluggish.
- Stodgy.
- Strenuous.
- Tardy.
- Torpid.
- Unwieldy.
- Not quick.
- Reserved.
- Earnest.
- Too rich.
- Difficult to digest.
- Cumbersome.
- Deep.
- Dense.
- Dilatory.
- Easy.
- Flat footed.
- High.
- Inert.
- Languid.
- Massive.
- Lourd
ağır açınık
- Bkz. Açınık.
ağır adımlarla yürümek
- Clump, stalk, tramp.