zorlamak ne demek?
- Birine bir şey yaptırmak amacıyla güç kullanmak, boyun eğdirmeye çalışmak, zor kullanmak, mecbur etmek
Bir realite hissi ile değil, bir tarih hissi ile kendimizi zorluyorduk.
F. R. Atay - Açılması, kırılması, sökülmesi gereken şeyler için güç kullanmak.
- Üstelemek, ısrar etmek
Bütün köylü zorladı da, bu sefer izin alabildi.
Ö. Seyfettin - Press-gang smb.
- Into doing smth.
- Twist smb.'s arm.
- Bludgeon.
- Bully.
- Clamor down.
- Clamour down.
- Coerce.
- Compel.
- Constrain.
- Cow smb.
- Into.
- Cozen.
- Drag in.
- Drive.
- Edge on.
- Enforce.
- Exact.
- Force.
- Impel.
- Impose.
- Impress.
- Lean upon.
- Obligate.
- Outrage.
- Browbeat.
- Dare.
- Inflict.
- Oblige.
- Pressurize.
- Push.
- Steamroller.
- Strain.
- Urge.
- To force.
- To coerce.
- To compel.
- To oblige.
- To strain.
- To constrain.
- To compell sb to do sth.
- To put pressure on.
- To try to force sth open.
- To thrust.
- To stress.
- To overstrain.
- To obligate.
- To straiten.
- To enforce.
- To run.
- To express.
- To push.
- To wrench.
- Bring.
zorlama
- Özellikle oynaklarda ara keseciklerinin fıtığı olarak beliren, bir organın zorlanmış olmasıyla ortaya çıkan aksaklık veya bozukluk.
- Zorlanarak sağlanan, cebrî
- Zorlamak işi, zecir
- Bir nesneye etkiyen yamrultucu kuvvet.
- Tanıklık yapmak, andiçmek ve bunlar gibi yargılıkça bir kimseye verilen ve o kişi tarafından yapmaktan kaçınılan ve yargılama ile ilgili olan görevlerin, yasada yazılı yöntemlerle zorla yaptırılması.
- Stress.
- Compulsion, constraint.
- Arm-twisting.
- Coaction.
- Coercion.
zorlamalı başlatma
- Force start.