yağmak ne demek?
- Yağmur, kar, dolu gökten düşmek
Her zaman yılbaşı gecesi kar yağardı.
S. F. Abasıyanık - Toz, mermi vb. yüksekten çokça düşmek.
- Üst üste ve çok gelmek
Sende bu istidat varken, pencerelerden başına çil kuruş yağar, biz de ekmek parası ediniriz.
H. E. Adıvar Hail.
Pour.
Rain.
Roll in.
Splash.
Splatter.
Shower.
To rain.
To be poured out in great quantity.
To snow.
To rain down on.
To be poured out in abundance.
To fall abundantly.
Hail down.
Fall.
yağma
- Yağmak işi.
- Birçok kişinin zor kullanarak ele geçirdikleri malı alıp kaçması, çapul, talan
- Akıncıların düşman topraklarına yaptıkları baskın, çapul.
- Baskın veya zor kullanarak elde edilmiş olan.
- Bk. çapul.
- Yazılı kanunlar veya toplumsal meşruiyet düzeyinde mülkiyeti kendine ait olmayan kıymetli bir eşyanın, tasarlayarak yapılan bir eylem sonucu güç, şiddet ve tehdit kullanılarak alınması.
Booty.
Despoilment.
Despoliation.
Foray.
yağma eden kimse
Predator