uçmak ne demek?
- Cennet.
- Kuş, kanatlı böcek vb. hareketli kanatları yardımıyla havada düşmeden durmak, havada yol almak
Biraz havalanıp bir başka kayaya kadar uçtu.
S. F. Abasıyanık - Uçak vb. araçlar özel mekanizma ile yerden yükselmek, havada yol almak.
- Sıvı, gaz veya buhar durumuna geçmek.
- Rengi solmak
Rengi birdenbire uçtu.
P. Safa - Rüzgâr veya başka bir itici güçle yerinden ayrılıp uzağa gitmek.
- Yüksek yerden düşmek veya yuvarlanmak.
- Belirmek
Sakalı yeni çıkmış, yüzünde çocukça ifadeler uçuyordu.
S. F. Abasıyanık - Patlayıcı madde ile parçalanmak.
- Yar, uçurum.
- Take wing.
- Wing.
- Evaporate.
- Fade.
- Barrel.
- Flush.
- Freak out.
- Sail.
- Soar.
- Belt.
- Flit.
- Float.
- Flutter.
- Consume.
- To get high.
- Vanish.
- Scorch.
- Plane.
uçmak söyleşmesi
- Hacivat ile Karagöz arasında geçen tipik bir söyleşme. Karagöz burada uçtuğunu ye çeşitli serüvenlere atıldığını söyler, sonunda herşeyin düş olduğu anlaşılır.
uçmakta
- Aflight, on the wing.