uç ne demek?
- Genellikle uzun bir nesnenin incelerek biten son ve sivri noktası
Bu resmin iki gözü bir makasın ucu ile oyulmuştu.
A. Gündüz - Uzun bir şeyin baş veya son noktası.
- Bir şeyin kenarı
Kırk kişilik bir masanın bir ucunda, üç kişiyiz.
R. H. Karay - Bir uzaklığın son noktası
İstikbal bu yolun ucundan bir güneş gibi doğuyor.
F. R. Atay - Bir şeyin başı, tepesi
Ayaklarının ucuna basarak beşiğin yanına geldi.
H. E. Adıvar - Türk devletlerinde genellikle sınır boylarındaki eyalet ve sancak.
- Sebep.
- Bir elektrik bağlantısının yapıldığı nokta
- Akımın bir aygıta giriş ve çıkış noktası.
- Son, nihayet.
- Kıyı, kenar.
- Sınır, hudut.
- Neden, sebep.
- Peak.
- Terminal.
- Point.
- Extremity.
- The extreme.
- Apex.
- Cusp.
- Pole.
- Tail.
- Edge.
- Extreme.
- Limit.
- Spout.
- Summit.
- Apex /.
- Snag.
- Pol, Klemme, Anschlussklemme
- Borne
uç alan
- Terminal area
uç atardamar
- Diğer atardamarlarla anastomozu bulunmayan atardamar, end arter.
- End-artery.