tıkamak ne demek?
- Bir şeyin ağzını, deliğini, içine konulan veya dışarıdan uygulanan bir nesneyle kapamak
Camına vurdular, açtı, Ahmet kızın ağzına bir mendil tıkadı.
S. F. Abasıyanık - Yol, su, geçit vb. şeyleri bir engelle işlemez, akmaz, geçilmez duruma getirmek.
Hold.
Obturate.
Occlude.
Plug up.
Seal off.
Spike.
Spile.
Obliterate.
Stopple.
Tampon.
Chock.
Cover.
To plug.
To stop.
To clog.
To congest.
To obstruct.
To stuff.
To block.
To lock.
To stopple.
To cork.
To seal.
To tamp.
To shut in.
To shut down.
To occlude.
To obturate.
To jam.
To smother.
Close.
Cram.
Trap.
Stop.
Plug.
Choke up.
Choke.
Obstruct.
Block.
Block up.
Stop up.
Clog.
Stuff.
Bung.
Bung up.
Congest.
Engorge.
Foul.
Foul up.
Glut.
tıkama
- Tıkamak işi
- Kaplanmış, örtülmüş yüzeylerin gözeneklerini, mekanik ya da özdekle dolduruptıkamak için yapılan işlem.
Plugging.
Stopping.
Obstruction.
Choking up.
Stoppage.
Obturation.
Occlusion.
Sealing.
tıkama kangalı
- Direncinin düşük olmasına karşın dalgalı akım çelisi yüksek olan bir akım kangalı.
- Direncinin düşük olmasına karşın dalgalı akım çelisi yüksek olan bir akım kangalı.
Choke coil.
Drosselpule
Bobine de protection, bobine de reactance