soluğan etmek ne demek?
- Soluk soluğa bırakmak.
soluk
- Akciğerlere çekilen, akciğerlerden atılan hava veya ciğerlere hava alıp verme, nefes
- Dikkat çekici, çarpıcı yanları olan kimse veya şey.
- Tarz.
- Donuk bir beyazlığı olan, rengi atmış olan, solmuş, uçuk
- Parlaklığını, gücünü yitirmiş (ışık)
- Rengi atmış olan.
- Dimmed.
- Pale.
- Colorless.
- Colourless.
soluğan hastalığı
- İnsanlarda amfizem, kronik bronşit ve bronşiolitle belirgin sendrom.
- Atların göğüs şişkinliği, gürültülü ve güç solunumla yaygın kronik bronşiolit, epitel hiperplazisi, goblet hücre metaplazisi, peribronşioler fibrozis ve amfizemle belirgin solunum sistemi hastalığı, atların soluğan hastalığı, KOAH, kronik obstrüktif akciğer hastalığı, hlk. güç nefes.
- Heaves, broken wind, wheezing.
soluğan
- Nefes darlığına tutulmuş.
- Uzaklarda esen rüzgârdan sonra başlayan dalga hareketi
- Sık soluyan (hayvan).
- Dalgaların, fırtına bölgesi dışına, rüzgârsız yerlere ulaşan ve düzenli kabartılar ve çukurlar durumunda kıyıya yaklaşıp çatlayan bölümlerine verilen ad.
- Swell.
- Houle
etmek
- Bir işi yapmak
- Bir durumu ortaya çıkarmak.
- "İyi, kötü" zarflarıyla birlikte davranmak.
- Bulmak, erişmek
- Birini bir şeyden yoksun bırakmak.
- Herhangi bir değerde olmak
- Vermek.
- Eşit değer kazanmak.
- Step.
- Say.