soluk ne demek?
- Akciğerlere çekilen, akciğerlerden atılan hava veya ciğerlere hava alıp verme, nefes
Kalp gitgide hafiflemekteydi ve soluklarda hafif bir hışıltı başlamıştı.
R. N. Güntekin - Dikkat çekici, çarpıcı yanları olan kimse veya şey.
- Tarz.
- Donuk bir beyazlığı olan, rengi atmış olan, solmuş, uçuk
Dudağının soluk rengini bile fark ettirecek kadar rengi bir tuhaf kırmızıydı.
S. F. Abasıyanık - Parlaklığını, gücünü yitirmiş (ışık)
Bahçeye, kafeslerden elenen soluk bir ışık vurmuş.
Y. Z. Ortaç - Rengi atmış olan.
Dimmed.
Pale.
Colorless.
Colourless.
Dull.
Faint.
Faded.
Pasty.
Ashy.
Cadaverous.
Pallid.
Sallow.
Sick.
Sickly.
Washy.
Watery.
Breath.
Breathing.
Exhalation.
Dingy.
Ghastly.
Puff.
Wind.
Withered.
Panting.
Short time.
While.
soluk açma
- Karşılaşma başlamadan önce yapılan alıştırmalarla solunumu güçlendirme.
soluk aldırma cihazı
Inhaler.