prejudice ne demek?
- Etki altında bırakmak
- Önyargı, peşin hüküm
- Tarafgirlik
- Haksız hüküm veya işten gelen zarar
- Garaz
- Birine tesir ederek haksız hüküm verdirmek
- Haksız hüküm veya iş ile zarara uğratmak
- Ön yargılı olmasına neden olmak
- Zarar vermek (hukuk)
etki
- Bir şeyin verdiği izlenim
- Bir kimse veya nesnenin başka bir kişi veya şey üzerindeki gücü, tesir
- Bir etken veya bir sebebin sonucu.
- Bir kimse üzerinde bırakılan izlenim
- Birtakım sonuçlar, tepkiler, olaylar ya da görüngüler ortaya çıkaran neden.
- Bir nedenin sonucu olarak düşünülen olay.
- Jolt.
- Leaven.
- Penetration.
- Point.
prejudice s.o. against
- Birini -in aleyhine çevirmek, birine -e karşı olumsuz fikirler aşılamak.
prejudice s.o. in favor of
- Birini -in lehine çevirmek, birine -in lehine olumlu fikirler aşılamak.