parıltı ne demek?
- Parıldama, göze çarpan parlaklık
Bütün gözler onun gittikçe artan parıltısıyla kamaşmış gibiydi.
Y. K. Karaosmanoğlu - Bir optik dizgede, görüntü yüzeyine düşen gereksiz ışık.
- Bir yüzeyin az ya da çok ışık yayımlar görünmesine bağlı görsel duyulanma vergisi. Not: Bu vergi ışıkölçümser bir büyüklük olan ışıklılığın yaklaşık ruhduyumsal (psikosansoryel) karşılığıdır.
- Luminosity (subjective brightness).
- Glitter.
- Gleam.
- Blink.
- Lustre.
- Glow.
- Glance.
- Glare.
- Glint.
- Glisten.
- Luster.
- Shimmer.
- Fire.
- Flash.
- Shine.
- Sparkle.
- Twinkle.
- Flare.
- Glimmer.
- Lustre luster.
- Refulgence.
- Sheen.
- Flare, flaring, lens flare.
- Helligkeit
- Überstrahlung, Reflex
- Lumière parasite, reflet
- Brillance (subjective), luminosité
parıltı boşaltmayla nitrürleme
- Nitrürlenecek parçaların eksiuç (katot) ve fırının da artıuç (anot) yapılarak, azot ve hidrojen gazları ortamında elektrikli olarak uygulanan nitrürleme işlemi.
parıltılı
- Parlaklığı olan, parıldayan, ışıltılı, yalabık.
- Gleaming.
- Glittering.
- Sparkling.
- Flashing.
- Flittering.
- Twinkling.
- Shining.