oruç tutma ne demek?
- Kutsal sayılan günlerde ve zamanlarda, erginleme törenlerinde, kimi büyüsel işlemlerde, belirli bir süreyi gerektiren yeminlerde, ya bütün gün hiç bir şey yememe ya da belirli şeyleri yemeden, içmeden kaçınma.
- Fasting.
- Jeûne
oruç tutmak
- Oruç ibadetini yerine getirmek.
- Oruç ibadetini yerine getirmek: Bütün sene cumadan gayri günlerde oruç tutarım. -R. N. Güntekin.
- Fast.
oruç açmak
- Vakti gelince oruç bozmak, iftar etmek.
- Vakit geldiğinde oruç bozmak, iftar etmek.
- Break one's fast.
tutma
- Destekleme.
- Yanaşma.
- Markaj.
- Tutmak işi.
- Herhangi bir vücut bölümünü belli bir duruşta, ölçülü olmak koşuluyla bir süre devinimsiz bırakma.
- Bir resmi, kendinden önceki ya da sonraki resmin durumuna tıpatıp uygun duruma yerleştirme.
- Karşı takımın bir oyuncusunun kımıldamasına engel olacak şekilde, bedenle yapılan abanma hareketi.
- Catchment.
- Registration.
- Redemption.