ortalıkçı ne demek?
- Lokanta, gazino, pastane vb. yerlerde ayak işlerine bakan kimse
Tam bu sırada yanlarından elindeki boşlarla ortalıkçı bir çocuk geçmektedir.
T. Buğra
ortalık
- Bulunulan yer, çevre
- İçinde bulunulan, yaşanılan ev, oda vb. yer
- Yeryüzünün görünen bölümü, çevre, etraf
- Soyut anlamda, yaşanan ortam
- One's immediate surroundings.
- The world around.
- Surroundings.
- The area around one.
ortalık ağarmak
- Sabah olmaya başlamak.
- Sabah olmaya başlamak: Bu akşamki gerçek, ortalık ağarmadan tersine döner. -F. R. Atay.
- To break.