oluk oluk ne demek?
- Pek çok
Haziran gecesinin sıcağı bir yandan, ateş bir yandan, yüzlerinde oluk oluk ter akıyordu.
Y. Kemal - In stream.
pek
- Sert, katı.
- Sağlam, dayanıklı
- Gereken, beklenen veya alışılmış olandan çok
- Hızlı olarak.
- Sağlam, dayanıklı.
- Hızlı.
- Most.
- Much.
- Stiff.
- Very much.
oluk açarak
- Grooving
oluk açmak
- Groove, rabbet, gutter, chamfer, riffle.
oluk
- Bir şeyin akmasına yarayan üst yanı açık boru.
- Yağmur sularını damların kenarlarına toplayıp akıtan yatay konumlu, genellikle çinko boru
- Bir şeyin üzerinde oyulmuş yol.
- Ay yüzeyinde görülen uzun yarıklardan her biri.
- Ateşsiz silahların hedefe birden fazla batırılmasına olanak sağlayan, namlu boyunca veya namlunun bir bölümüne kadar uzanan yiv.
- Elektriksel imlerin aktarılmasında kullanılan, tek ya da iki yönde olabilen tek yol (alıcı oluğu, ses oluğu, seslendirme oluğu, yinelenim oluğu, vb.). TV
- Bir televizyon yayınında resim yayını ile buna bağlı ses yayınının kapsadığı yinelenim kuşağı; televizyon kuşaklarının ayrıldığı bölümlerden her biri.
- Olgun, olgunlaşmış.
- Irmak.
- Çay ve dereden küçük akarsu.