oluk ne demek?
- Bir şeyin akmasına yarayan üst yanı açık boru.
- Yağmur sularını damların kenarlarına toplayıp akıtan yatay konumlu, genellikle çinko boru
Oluklardan kol gibi buzlar sarkıyordu.
T. Buğra - Bir şeyin üzerinde oyulmuş yol.
- Ay yüzeyinde görülen uzun yarıklardan her biri.
- Ateşsiz silahların hedefe birden fazla batırılmasına olanak sağlayan, namlu boyunca veya namlunun bir bölümüne kadar uzanan yiv.
- Elektriksel imlerin aktarılmasında kullanılan, tek ya da iki yönde olabilen tek yol (alıcı oluğu, ses oluğu, seslendirme oluğu, yinelenim oluğu, vb.). TV
- Bir televizyon yayınında resim yayını ile buna bağlı ses yayınının kapsadığı yinelenim kuşağı; televizyon kuşaklarının ayrıldığı bölümlerden her biri.
- Olgun, olgunlaşmış.
- Irmak.
- Çay ve dereden küçük akarsu.
- Trough.
- Gutter.
- Channel.
- Conduit.
- Groove.
- Chute.
- Chamfer.
- Chase.
- Flute.
- Gangway.
- Gouge.
- Gully.
- Gully drain.
- Rabbet.
- Riffle.
- Runnel.
- Slot.
- Spline.
- Throat.
- Overflow.
- Hopper.
- Corrugation.
- Furrow.
- Gain.
- Guide.
- Eaves trough.
- Flame.
- Slide.
- Sluiceway.
- Sluice.
- Raceway.
- Race.
- Gorge.
- Canal.
- Cannelure.
- Fluting.
- Undulation.
- Flume.
- Tunnel.
- Runway.
- Hollo.
- Channel,.
- Television channel.
- Kanal,
- Fernsehkanal
- Chaîne (électrique), voie,
- Canal de télévision
oluk açarak
- Grooving
oluk açmak
- Groove, rabbet, gutter, chamfer, riffle.