maruzat ne demek?
Kökeni: Arapça
- Mevki, makam veya yaş bakımından büyük birine sunulan, bildirilen dilek veya bilgi, sunuş.
Benim bir maruzatım var.
- (Ma'ruz. C.) Arz olunanlar. Arzedilenler, takdim edilenler. Küçükten büyüğe bildirilenler. (Osmanlıca'da yazılışı: ma'ruzât)
Information.
Request, petition. Maruzatta bulunmak /a/.
To impart some information to.
To make a request of.
maruz
- Bir olayın, bir durumun etkisinde veya karşısında bulunan
- Arz edilen, sunulan, verilen.
- Bir şeyin etkisine uğramak veya uğratmak. (Osmanlıca'da yazılışı: ma'ruz)
Submitted.
Exposed.
Subject.
Liable.
Exposed to.
Open to.
Subjected to.
maruz bırakmak
- Bir olay ya da durum karşısında ya da etkisinde bırakmak.
Expose, subject, subjugate.