kifayet etmek ne demek?
- Yetmek, yeterli olmak
Kazandığım para benim sade hayatıma kifayet ediyor.
H. E. AdıvarDizlerinden aşağı iki ayağını götüren bir gülle, neferimizi, harpten alıkoymaya kifayet etmiyor.
H. S. Tanrıöver To suffice.
To be enough.
Settle for sth.
kifayet
- Yeterli miktarda olma, yetme, kâfi gelme.
- Yeterlik, liyakat, iktidar.
- Bir işi yapabilecek yetenekte olma.
- Bir işi yapabilecek nitelikte olma.
- Yetişme, el verme, kafi gelme.
- Lüzumlu kadar olmak. Bir işe yetecek kadar olmak.
Sufficiency.
Efficiency.
Adequacy.
kifayetli
- Yeterli.
Enough, sufficient, adequate.
etmek
- Bir işi yapmak
- Bir durumu ortaya çıkarmak.
- "İyi, kötü" zarflarıyla birlikte davranmak.
- Bulmak, erişmek
- Birini bir şeyden yoksun bırakmak.
- Herhangi bir değerde olmak
- Vermek.
- Eşit değer kazanmak.
Step.
Say.