kifayet ne demek?
Kökeni: Arapça
- Yeterli miktarda olma, yetme, kâfi gelme.
Kazandığım para benim sade hayatıma kifayet ediyor.
H. E. Adıvar - Lüzumlu kadar olmak. Bir işe yetecek kadar olmak.
- Yeterlik, liyakat, iktidar.
- Bir işi yapabilecek yetenekte olma.
- Bir işi yapabilecek nitelikte olma.
- Yetişme, el verme, kafi gelme.
Sufficiency.
Efficiency.
Adequacy.
kifayet etmek
- Yetmek, yeterli olmak
To suffice.
To be enough.
Settle for sth.
kifayetli
- Yeterli.
Enough, sufficient, adequate.