kanaat etmek ne demek?
- Yetinmek
Halk, gördüklerine kanaat ederek ve oyunun bittiğini anlayarak memnun, sessizce tiyatroyu boşalttılar.
M. Ş. Esendalİlk dirlikçi aza kanaat eden, gözü toprakta olmayan, millet fedaisi bir halk memuru alptır.
Selahattin Hilav - To be satisfied.
- To be contented with.
yetinmek
- Bir şeyi kendisi için yeter bularak daha çoğuna gerek görmemek, daha çoğunu istememek, kanaat etmek, iktifa etmek
- Confine oneself to.
- Content oneself.
- Content oneself with.
- Do with.
- Make do.
- Settle.
- Make shift.
- To be contented with.
- To content oneself with.
kanaat derecesi
- İnceleme sonuçlarının olasılık bakımından sınıflandırması.
kanaat getirmek
- Kanmak, aklı yatmak, inanmak.
- To be convinced, to satisfy oneself.
etmek
- Bir işi yapmak
- Bir durumu ortaya çıkarmak.
- "İyi, kötü" zarflarıyla birlikte davranmak.
- Bulmak, erişmek
- Birini bir şeyden yoksun bırakmak.
- Herhangi bir değerde olmak
- Vermek.
- Eşit değer kazanmak.
- Step.
- Say.