holder on trust ne demek?
- Kayyum
kayyum
- Bütün varlıkları görüp gözeten, yöneten, bir an bile onları bilgi ve ilgisi dışında tutmayan Allah.
- Belli bir malın yönetilmesi veya belli bir işin yapılması için görevlendirilen kimse.
- Cami hademesi.
- Gökleri, yeri ve her şeyi tutan. her şeyin varlık sahibi olabilmesi için gerekeni veren.
- Ezeli ve ebedi olan, değişmeyen.
- Allah'ın isimlerinden.
- Caretaker of a mosque.
- Trustee.
- Administrator.
- Curator.
holder of account
- Hesap sahibi
holder
- Elinde bulunduran kimse
- Kap, tutacak
- Tutan şey
- Kulp, tutamak, tutamaç
- Hamil, sahip
- Kiracı
on
- Dokuzdan sonra gelen sayının adı.
- Bu sayıyı gösteren 10, X rakamlarının adı.
- Dokuzdan bir artık.
- Ketonları gösteren son ek, propanon (dimetil keton): 2-bütanon (etil metil keton) gibi.
- -one.
- Deca-.
- In progress; proceeding; as, a game is on.
- In operation or operational; 'left the oven on'; 'the switch is in the on position' planned or scheduled; 'the picnic is on, rain or shine'; 'we have nothing on for Friday night' indicates continuity or persistence or concentration; 'his spirit lives on'; 'shall I read on?' in a state required for something to function or be effective; 'turn the lights on'; 'get a load on'.
- With a forward motion; 'we drove along admiring the view'; 'the horse trotted along at a steady pace'; 'the circus traveled on to the next city'; 'move along'; 'march on'.
- Indicates continuity or persistence or concentration; 'his spirit lives on'; 'shall I read on?'.
trust
- Veresiye vermek, kredi vermek
- İtimat, güven, emniyet
- Tevekkül
- Ümit
- Güvenilen şahıs veya şey
- Emanet
- Kredi
- Tevekkül etmek
- Emanet etmek, inanmak
- Güvenerek vermek, teslim etmek
Türetilmiş Kelimeler (bis)
holder of accountholderholder eldeciholder esitsizligiholder in due courseholders inequalityholdenholdhold a brief for smbhold a brief for smb.hold a child back a yearhold a crowd backholhol kasaholaholanda parasıholandacaonon a charge of murderon a daily basison a full stomachon a givenon a given dayon a knife edgeon a large scaleon a lineon a major scaleoo henryo ağır yaralıo anda söylemeko anda uydurmak