harap etmek ne demek?
- Harap duruma getirmek
Ona zamanın harap edemeyeceği bir abide yapmak istedi.
H. E. Adıvar - To ruin.
- To destroy.
harap
- Bayındırlığı kalmamış, yıkılacak duruma gelmiş, yıkkın, viran
- Bitkin, yorgun, perişan
- Çok sarhoş.
- Dilapidation.
- Ramshackle.
- Tumbledown.
- Ruined.
- Worn out.
- Exhausted.
- Tired out.
harap etme
- Devastation.
harap eden
- Wasteful
etmek
- Bir işi yapmak
- Bir durumu ortaya çıkarmak.
- "İyi, kötü" zarflarıyla birlikte davranmak.
- Bulmak, erişmek
- Birini bir şeyden yoksun bırakmak.
- Herhangi bir değerde olmak
- Vermek.
- Eşit değer kazanmak.
- Step.
- Say.