harap ne demek?
Kökeni: Arapça
- Bayındırlığı kalmamış, yıkılacak duruma gelmiş, yıkkın, viran
Duvarları yıkılmış, çatıları yanmış, harap bir köyün hizasına gelince yaver atından atladı.
Ö. SeyfettinMezarlığın ortasında altı adet mermer sütunlu harap bir kümbet göze çarpar.
Sermet Muhtar Alus - Bitkin, yorgun, perişan
Kiraz yemekten insanlar harap, perişan olurdu.
R. H. Karay - Çok sarhoş.
- Dilapidation.
- Ramshackle.
- Tumbledown.
- Ruined.
- Worn out.
- Exhausted.
- Tired out.
- Desolated.
- Marred.
- In ruins.
harap durumda
- In state of unrepair.
harap düşmek
- Kötü bir durumla karşı karşıya kalmak