geçmek ne demek?
- Bir yerden başka bir yere gitmek
Elindeki kitabı bırakıp bulundukları odaya geçtim.
T. Buğra - Bir yandan girip diğer yandan çıkmak.
- Yol, araç veya akarsu bir yerin yakınından veya içinden gitmek.
- Bir duruma uğramak, konu olmak.
Limanlarımızda kabotaj hakkı tamamıyla Türklere geçmiştir.
E. İ. Benice - Bırakmak, vazgeçmek.
- Yaşamak.
- Bir şeyi bundan böyle yapma durumunda olmamak
Hakkın var... Ne çare ki bizden geçti, diye söyleniyor.
R. N. Güntekin - Olmak, vuku bulmak, cereyan etmek
Bu odanın içinde geçen aşk anları artık çok uzaklardaydı.
A. İlhan - Bk. göstermek
- Pass into.
- Adjourn.
- Track.
- Transmigrate.
- Ride.
- Pass.
- Pass beyond.
- Pass by.
- Pass away.
- Go by.
- Expire.
- Exceed.
- Elapse.
- Cross.
- Surpass.
- Leave behind.
- Outrun.
- Outdistance.
- Beat.
- Better.
- Best.
- Outgrow.
- Fit in.
- Clear.
- Be over.
- Be valid.
- Be current.
- Be transmitted.
- Abate.
- Catch.
- Change to.
- Come.
- Convert.
- Eclipse.
- Excel.
- Intervene.
- Omit.
- Outdo.
- Outstrip.
- Skip.
- Transcend.
- Wade.
- Migrate.
- To pass.
- To pass over.
- To cross.
- To traverse.
- To go through.
- To pass by.
- To go over.
- To cross over.
- To outgo.
- To surpass.
- To percolate.
- To skip.
- To shunt.
- To overreach.
- To transfer.
- To permeate.
- To mesh.
- To blow.
- To adapt.
- To outstrip.
göstermek
- Bir şeyin etkisi altında tutulmak.
- Kanıtla inandırmak.
- Öğretmek, açıklamak.
- Yapmasını söylemek, görevlendirmek.
- Güzelliğini ortaya çıkarmak, temsil etmek
- Görülmesini sağlamak, görmesine yol açmak.
- Birini veya bir şeyi işaretle belirtmek.
- Belirtmek, anlatmak.
- Bir filmi gösterici yardımıyla görüntülük üzerine yansıtarak izlenmesini sağlamak; gösterimi gerçekleştirmek.
- To point.
geçmek bilmemek
- Drag, wear away, drag behind, linger, wear on.
geçmek doldurmak
- Turn