fırsat ne demek?
- Uygun zaman, uygun durum veya şart, vesile
İnsan, dedim, kendine bir ad takmak fırsatını bin yılda bir ele geçiremez.
M. Ş. EsendalÖnce istemedim, sonra düşününce bunun evden kurtulmam için bir fırsat olduğunu anladım.
A. Ümit - (Bak: Fursat)
- Opportunity.
- Chance.
- Occasion.
- Opening.
- Break.
- Facility.
- Show.
- Turn.
- Room.
- Scope.
- Leisure.
- Look in.
- Permit.
fırsat beklemek
- En uygun şartı, durumu veya zamanı kollamak.
- Wait one's oppurtunity.
fırsat bilmek
- Bir şeyden belli bir amaçla hemen yararlanmak