demek değildir ki ne demek?
- Not that.
not
- Bir şeyi hatırlamak için yazılan kısa yazı
- Okullarda öğrencinin dersle ilgili bilgi ve beceri düzeyini göstermek üzere öğretmenlerce verilen sayı, derece.
- Bir şeyin niteliği üzerine edinilen kanı.
- Bk. yazıntı
- Safhaları ve soruşturma aşamalarının kaydedilmesi suretiyle, hem kolluğun yaptığı faaliyetlerin mahkeme safhasında ispatlanmasını hem de aradan uzun zaman geçse bile en ufak ayrıntıların hatırlanmasını sağlayan bir doküman.
- Okullarda öğretmenlerce her öğrencinin başarısı üzerinde edinilen kanıyı, varılan yargıyı gösteren değer.
- Mark, degree.
- Grade.
- Note.
- Mark.
demek
- Söylemek, söz söylemek
- Ad vermek.
- Bir dilde karşılığı olmak.
- Herhangi bir ses çıkarmak.
- Herhangi bir kanıya, yargıya varmak.
- Düşünmek.
- Oranlamak.
- Ummak.
- Then.
- Bade.
demek istemek
- Bir düşünceyi söylemek istemek; bir şeyi anlatmak istemek.
- Intend.
- Mean.
ki
- Anlam bakımından birbirleriyle ilgili cümleleri birbirine bağlayan bir söz
- Özneyi, tümleci güçlendirerek cümlenin temel bölümüne bağlayan bir söz.
- "Öyle, o kadar, o denli" vb.nden sonra, kullanıldığı cümleye güç katan bir söz.
- İkinci cümledeki yargının birincideki hareketin yapılışı sırasında görülerek şaşıldığını bildiren bir söz.
- İki cümlede anlatılan durumların uyuşmazlığını bildiren bir söz
- Yakınma, kınama vb. duygular anlatmak için bir cümlenin sonuna getirilen bir söz.
- Bir soru cümlesinin sonuna getirildiğinde şüphe veya endişe anlatan bir söz.
- Bazı kelimelerin sonuna bir ek gibi eklenerek birtakım zarflar, yeni edatlar oluşturan bir söz: Belki, çünkü, hâlbuki, mademki, sanki gibi.
- That.
- So that.