dayanmak ne demek?
- Bir yere yaslanmak, kendini dayamak
Odalardan birinde köşeye dayanmış bir adam, sanki sızmış gibi görünüyor.
M. Ş. Esendal - Kullanılışı uzun sürmek, dayanıklı olmak.
- Zarar görmemek, varlığını korumak, hasar görmemek.
- Birinden, bir şeyden güç almak, güvenmek, istinat etmek
Laikliği korumak için kanun kuvvetine mi, eğitim ve telkin kuvvetine mi dayanmalıyız?
F. R. Atay - Tutunmak, karşı durmak, karşı koymak, mukavemet etmek
- Bir şeyin üzerinde kurulmuş olmak.
- Güç bir duruma katlanmak, çekmek, sabretmek, tahammül etmek
Aradan biraz daha geçince kumandan dayanamadı, söze başladı.
M. Ş. Esendal - Varmak, ulaşmak
Bu haber ortalığa yayılır yayılmaz banknotlarını kapan bankaya dayanıyor.
Y. Z. Ortaç - Stand the racket.
- Last.
- Endure.
- Resist.
- Go on.
- Survive.
- Hang on.
- Hold on.
- Stand.
- Bear up.
- Take.
- Take it.
- Tolerate.
- Withstand.
- Lean.
- Lean upon.
- Rest.
- Rest against.
- Rely on.
- Rely upon.
- Be based on.
- Stand on.
- Abut.
- Bear up against.
- Bear with.
- Brook.
- Bear.
- Consist.
- Lump.
- Repose.
- Stay.
- Stomach.
- Support.
- To lean.
- To be based on.
- To resist.
- To endure.
- To bear.
- To bear up.
- To stand.
- To put up with.
- To stomach.
- To withstand.
- To hold out.
- To last.
- To push.
- To press.
- To shove.
- To arrive.
- To reach.
- To rely on.
- To lean against / on.
- To stand up.
- To wear well.
- To arrive at.
- To carry.
- To stabilize.
- Abide.
- Bear with sb.
dayanma
- Dayanmak işi.
- Vücut ağırlığının gergin ya da bükülü kollar üzerine dayalı ve askıda bulunduğu durum.
- Resting.
- Bearing.
- Endurance.
- Resistance.
- Tolerance.
- Wear.
- Leaning.
- State of leaning.
dayanma ayağı
- (Mimarlık) Yüksek yapılarda anaduvarlara binen yapı ağırlığını karşılamak üzere anaduvarın basınca en çok raslayan yerine yapılan duvardan ayak, dayanma duvarı.
- Contre-fort