dökmek ne demek?
- Sıvı veya tane durumunda olan şeyleri bulundukları kaptan başka bir yere boşaltmak
İhtiyar karısı pırıl pırıl kalaylı maşrapa ile ona su dökecek.
S. F. Abasıyanık - Belli bir yere boşaltmak.
- Akıtmak, düşürmek
Annem bunu sezdiği gün, babamın arkasından döktüğü yaşları unutacak kadar bedbaht olur.
Y. Z. Ortaç - Saçmak, serpmek.
- Salmak, bırakmak.
- Üstünde bulunan bir şeyi düşürmek
Yapraklarını dökmüş iki söğüt ağacı...
S. F. Abasıyanık - Teninde kızamık, kızıl, suçiçeği hastalıklarında olduğu gibi kırmızı lekeler çıkmak.
- Maden, mum eriyiği veya çimento, alçı vb.ni kalıba akıtarak biçim vermek, döküm yapmak
Heykel ilkin çamurdan yapılıyor, sonra kalıbını çıkarıp tunçtan dökecekler.
H. Taner Dump.
Effuse.
Shower.
Slop.
Slosh on.
Teem.
Tip over.
Cast.
To pour to shed.
To cast.
To have break out on one's skin.
Tip.
Pour.
Pour out.
Pour out of.
Pour from.
Empty.
Diffuse.
Spill.
Shed.
Unbosom.
Deplenish.
Deplete.
dökme
- Dökmek işi.
- Bir yerden bir yere dökülen, aktarılan.
- Kapların içinde olmayan, yığın biçiminde ortaya dökülmüş olan.
- Kalıba dökülmek yoluyla yapılmış.
Molten.
Pouring.
In bulk.
Spilth.
Casting.
Poured.
dökme akıtma
Effusion