buruşmak ne demek?
- Düzgünlüğü bozulmak, üzerinde kırışık ve katlamalar olmak
Daralmış, buruşmuş sof ceketi, uzamış sakalıyla işportacı Yahudilere dönmüş.
R. N. Güntekin - Ağızda kekrelik duymak.
- Tiksinmek, hoşlanmamak
Gördüklerimden yalnız yüzüm değil, içim de buruşuyor.
A. Gündüz Contort.
Crease.
Crinkle.
Crumple.
Ruck.
Shrivel.
To crumple.
To crease.
To crinkle.
To ruck up.
To become wrinkled / crumpled / ruffled.
To get a sour taste in one's mouth.
Contract.
Pucker.
Wrinkle.
buruşma
- Buruşmak işi.
- Saç, levha ya da şerit yüzeylerin, iç ya da dış gerilimlerin değişik yerlerde başkalıklı olarak etkilemesiyle engebeli duruma geçmesi.
Corrugation.
Creasing.
Buckling.
Flambage
buruşmamak
(neg. form of buruşmak) crease, crumple, wrinkle, pucker, cockle, corrugate, crinkle, crush, ruck, ruck up, ruffle, shrivel, shrivel up.