boşaltmak ne demek?
- Boş duruma getirmek.
- Dökmek, boca etmek
Tavşan kanı çayı ince belli çay bardağına boşalttı.
H. Taner - Bir silahta ne kadar mermi varsa hepsini arka arkaya patlatmak
Yayla devriyesi bizden yardım istemek için havaya silah boşaltmış.
H. R. Gürpınar - Kusmak.
- Gevşetmek, açmak
İbrahim Ağa atın kolanlarını boşaltırken, kendini bir iş yapmış sayar.
M. Ş. Esendal - Empty.
- Pour from.
- Evacuate.
- Pour out of.
- Discharge.
- Pour.
- Clean out.
- Unload.
- Ejaculate.
- Clean.
- Clear.
- Clear out.
- Close out.
- Debus.
- Deplenish.
- Deplete.
- Disgorge.
- Dismantle.
- Drain.
- Drain away.
- Drain off.
- Draw off.
- Drop off.
- Dump.
- Excrete.
- Exhaust.
- Decant.
- Unpack.
- Vacate.
- To empty.
- To tip.
- To turn sth out.
- To discharge.
- To evacuate.
- To vacate.
- To unload.
- To blow-off.
- To release.
- To pour.
- To purge.
- To desert.
- To relax.
- To clear.
- To exhaust.
- To uncoil.
- To drain.
- To dump.
- To unlade.
- To disembark.
- Disburden.
- Fall vacant.
- Land.
- Load.
boş
- İçinde, üstünde hiç kimse veya hiçbir şey bulunmayan, dolu karşıtı
- Görevlisi olmayan (iş, görev), münhal.
- Yapılacak işi olmayan, işsiz.
- Yararsız, nafile
- İşsiz bir biçimde
- Verimsiz.
- Anlamsız
- Habersiz, hazırlıksız
- El kaldırma aletlerinden olup bir ağ torba ve iki sopadan oluşan av aracı.
- Empty net.
boşaltma
- Bkz. atılma
- Boşaltmak işi
- Emptying.
- Discharge.
- Unloading.
- Depletion.
- Dismantlement.
- Exhaustion.
- Pouring.
- Tipping.
boşaltma barınağı
- Gemilere, yükleri boşaltılmak amacıyla ayrılan barınak.
- Port of unloading.
- Port de débarquement