berbat ne demek?
- Kötü
Eskisinden daha berbat, iyileşmek ne gezer.
M. A. Ersoy - Bozuk
Yol berbat, toz toprak üstümüze savruluyor.
S. M. Alus - Çirkin, beğenilmeyen
Sanatta politika ne kadar berbatsa, politikada sanat da o kadar iğrenç olur.
B. Felek - Darmadağın, bakımsız, perişan, viran
Berbat bir han odası.
Y. Z. Ortaç - Infernal.
- Lousy.
- Nasty.
- Poisonous.
- Putrid.
- Ropy.
- Shabby.
- Shocking.
- Tough.
- Unsightly.
- Vile.
- Wretched.
- Very bad.
- Soiled.
- Spoiled.
- Arrant.
- Damnable.
- Ghoulish.
- Horrendous.
- Lamentable.
- Offending.
- Shitty.
- Unspeakable.
- Venomous.
- Villainous.
- Yucky.
- Horrible.
- Terrible.
- Awful.
- Miserable.
- Rotten.
- Spoilt.
- Destroyed.
- Stinking.
- Abominable.
- Abysmal.
- Accursed.
- Accurst.
- Appalling.
- Atrocious.
- Chronic.
- Crappy.
- Dashed.
- Deuced.
- Devilish.
- Disgusting.
- Dread.
- Dreadfull.
- Egregious.
- Execrable.
- Fierce.
- Beastly.
- Diabolical.
- Dire.
- Dreadful.
- Foul.
- Frightful.
- Ghastly.
- Grotty.
- Hellish.
- Hideous.
- Horrid.
kötü
- İstenilen, beğenilen nitelikte olmayan, fena, iyi karşıtı.
- Zararlı, tehlikeli.
- Korku, endişe veren
- Hoşa gitmeyen.
- Kaba ve kırıcı
- Kişi veya toplum üzerinde olumsuz etkileri olan.
- İyi, gerekli niteliklere sahip olmayan (kimse).
- İstenilmeyen, gereksiz davranışları olan veya bu davranışlara eğilimli olan (kimse).
- İyinin karşıtı olan. 1- Değersiz bulmanın, kınamanın, ayıplamanın konusu olan her şey; istencin yasaya uygun bir biçimde karşı gelmeye ve elinden geldiğince değiştirmeye hakkı olduğu her şey. 2- Ahlâk değerlerine ve törel istence karşı olan her şey. Bu anlamda: a. Düzen bozucu ve yıkıcı olarak beliren şeyler, b. Olumsuzluk ve yadsıma ilkesi olarak beliren şeyler.
- Corrupt.
berbat biçimde
- Atrociously.
berbat bir şekilde
- Badly, terribly, dismally, dashed.