belirtisiz nesne ne demek?
- Yalın durumdaki nesne.
- (Derleme., belirtisiz tümleç, dolaysız tümleç, vasıtasız tamlayıcı nesne, düz nesne) Yalın durumda bulunan nesne : Para almak, kitap, kalem almak, başkan seçmek, yemek seçmek, çukur kazmak, defter tutmak, bina yapmak, tezgâh kurmak vb.
- Indetermined direct object.
- Complément direct indéterminé
yalın
- Gösterişsiz, süssüz, sade (söz, yazı).
- Çıplak, örtüsüz, kınından çıkmış
- Alev, ateş
- Çalgı veya düzeneğin doğal ve yalın tonunu alabilmek için tüm fasılaların tonu etkilemeyecek biçimde eşit ve tam orta seviyede konumlandırılması.
- Taş, büyük kaya
- Gösterişsiz, süssüz, sade.
- Alev, ateş.
- Taş, büyük kaya.
- Çıplak, örtüsüz.
- Assertoric.
belirtisiz ad tamlaması
- Tamlayanı eksiz, yalın durumda bulunan, tamlananı teklik üçüncü şahıs iyelik eki almış olan ve tamlayan ile tamlanan arasında sürekli bir anlam bağı bulunan ad tamlaması: Bahçe kapısı, devlet siyaseti, dil gerçeği, dil bilgisi, kelime zenginliği, pazar yeri, yazı makinesi, yol kenarı, Bartın ili, İstanbul ili, Tuz Gölü, Alp dağları, Ren nehri. vb.
- Shortened genitival construction.
- Rapport dannexion
belirtisiz enfeksiyon
- Enfeksiyöz etkenin vücutta bulunmasına rağmen, etkene özgü herhangi bir klinik belirtinin ortaya çıkmadığı enfeksiyon, gizli enfeksiyon.
- Inapaerent infection.
nesne
- Belli bir ağırlığı ve hacmi, rengi, maddesi olan her türlü cansız varlık, şey, obje
- Geçişli fiili bütünleyen yalın veya belirtme durumunda bulunan tümleç.
- Öznenin dışında kalan her konu, obje
- (Derleme., belirtilinesne, -i'li tümleç, -i'linesne) Geçişli eylemi tümleyen yalın veya belirtme durumunda bulunan tümleç: Ali bir kitap almış; Öğrenci para bulmuş, sahibine vermiş; Öğretmen ders anlatıyor; Meseleyi çözmeden gitmeyin; Çocuklar annelerinin evde bulunmayışını fırsat bilirler; Ali evi sattı, bahçeyi bıraktı; Bazı insanlar okumayı sever, yazmayı sevmez; Kar bütün limanı sarmıştı vb.
- İnsanın dışında kalan, görülebilen, dokunulabilen, bir ağırlığı ve kütlesi olan her türlü özdeksel varlık.
- (Lat. objectum = karşıda bulunan, karşıya konan) : 1- (Genellikle) Karşımızda bulunan şey. 2- Öznenin bağlılaşık kavramı olarak, özne ediminin, bilincin kendisine yöneldiği şey: a. Kendisine yönelinen, düşünülen, tasarlanannesne, kendisine yönelen bir edim olmadan var olmayan şey; bilinçte, düşünmenesnesi (konu) olarak düşünme olayının karşısında bulunan şey; düşüncel (ideal)nesne. b. Özne ediminden, bilinçten, bağımsız olan gerçek (real)nesne; gerçeklik olarak, dışdünyanın bir parçası olarak bilincin karşısında duran şey.
- Şey, herhangi bir şey.
- Objective.
- Objective case.
- Body.
Türetilmiş Kelimeler (bis)
belirtisiz ad tamlamasıbelirtisiz enfeksiyonbelirtisiz tamlamabelirtisizbelirtisizlikbelirtisibelirtisi olarakbelirtisi olmakbelirtiselbelirtibelirti bilimibelirti göstermemekbelirti göstermeyenbelirti karşıtlığıbelirtbelirteçbelirteç ekibelirteç elementbelirteç organizmanesnenesne açıklayıcısınesne adı buldeğiştir sihirbazınesne adını girinnesne almayan fiilnesne animasyonunesne ayarlanesne bağlama ve katmanesne bakısınesne biçimlendirnesnasnesanesainesaicnesaihnesaik