azade ne demek?
Kökeni: Farsça
- Başıboş, erkin, serbest.
Çocuk gönlüm kaygılardan azade.
O. V. KanıkElli yıldır şu ömür kervanının yolcusuyum / Öyle her yoldaşı sevmezse de azade huyum
İ. A. Gövsa - Başıboş, erkin, serbest olarak.
- Herhangi bir manzumenin parçası olmayan tek mısra.
- Başıboş, serbest, hür, kurtulmuş.
- Kayıtsız, hür, salim.
- Bağlardan kurtulmuş, serbest.
- Bir şeyden yakasını sıyırmış.
- Azat edilmiş, özgür.
- Zarif ve güzel.
- (bkz. azad)
- Uzak.
- Innocent.
azad
- Kölelikten kurtulmuş olan.
- Kurtulmuş.
- Zarif, nazik.
- Ayıpsız, kusursuz, günahsız, müberra.
- Kimseye bağlı olmayan.
- Serbest, hür
azadedil
- Gönlü bir şeye bağlı olmayan. (Osmanlıca'da yazılışı: azade-dil)
azadegan
- (Azade. C.) Azadeler. Bağımsız, serbest ve hür olanlar. (Osmanlıca'da yazılışı: azade-gân)