aksak ne demek?
- Aksayan, hafifçe topallayan.
- İyi gitmeyen, iyi işlemeyen.
İşin aksak yönü.
Şu halde bu aksak gidişi zamânın gerçeklerine ayarlayarak yürütmeli.
S. Ayverdi - Eski Yunan ve Latin şiir ölçüsünde, sondan bir önceki hecesi kısa olacak yerde uzun olan dize.
- Türk müziğinde oldukça kıvrak bir usul.
- Topal.
- Düzensiz
Lame.
Limping.
Lopsided.
Interrupted.
Game.
Gammy.
Halting.
Hipshot.
Palsied.
Delayed.
Checked.
aksak adım
- Dansçının beşinci duruşla başlayıp bir bacağını kaydırarak kırk beş derecelik bir açıyla kaldırması ve öbür ayağını, kaldırdığı havadaki ayağına çarptırması.
Brisé.
Brisé
aksak döğüşü
- İki kişinin tek ayak üstünde, kollar göğüste kavuşuk durumda birbirlerini itme ve aldatma ile dengelerini bozarak öteki ayaklarını bastırmaya çabalamaları biçiminde yaptıkları eşli alıştırma.