akıtma ne demek?
- Akıtmak işi, isale
Oğlunun o eciş bücüş burnunun dikine gitmeye başladığı günlerde, tüm ilgisini ve sevgisini büyük kızına akıtmaya başlamıştı.
E. Şafak - Hayvanların, özellikle atların alınlarında bulunan ve burunlarına doğru uzanan beyaz leke.
- Un, süt, yağ, yumurta, şeker veya pekmezle yoğrularak cıvık bir duruma getirilen hamurun kızgın sac üzerinde pişirilmesiyle yapılan bir çeşit tatlı.
- Enli bilezik.
- Atlarda burun üzerinde görülen beyaz kıllar.
Stripe.
Drainage.
Discharge.
Fluxation.
Blaze.
Delivery.
Infusion.
Conduction.
Shedding.
Outpouring.
Emptying.
akıtmak
- Damlatmak
- Esirgemeden bol bol vermek
- Küçük abdestini kaçırmak
- Akmasını sağlamak, akmasına yol açmak, dökmek.
Pour.
Shed.
Drain.
Weep.
Disembogue.
Drain away.
akıtma kayışı
- At başlığında, iki kulak arasından geçen kayış. (*Yalvaç -Isparta; *Bor -Niğde)
akıtmak
- Damlatmak
- Esirgemeden bol bol vermek
- Küçük abdestini kaçırmak
- Akmasını sağlamak, akmasına yol açmak, dökmek.
Pour.
Shed.
Drain.
Weep.
Disembogue.
Drain away.